İnsanlıktan yoksunluğu ithal mi ediyoruz?

Geçtiğimiz günlerde internet ortamında Çin’in bir kentinde yaşanan trafik kazasının videosunu görmüştüm. Hayretlerle izlediğim videoda bir motosikletli bir araçla çarpışıyor ve metrelerce uzağa sürücü savruluyor. Motosiklete çarpan araç ise hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. İnsanlığın öldüğünü ispat edecek nitelikte olan bu kaza ve sonrası ise şaşırtmaya devam ediyor. Yerde yatan ve yaralanan motosiklet sürücüsü kazazedeye çevreden hiç yardımına koşan olmuyor. Videonun devamında yardım yerine, rutin trafikte seyreden araçlar geçiyor ama yine de yerde yatan kazazedeyi gördükleri halde hiçbir müdahalede ve insani davranışta bulunulmuyor.

Bu anlattığım yaşanmış hikaye gibi artık ülkemizde, şehirlerimizde hatta ve hatta kırsal kesimlerde insani ilişkilerin zayıfladığını görmekteyiz. Artık başta apartman hayatı olmak üzere komşu komşunun külüne değil insaniyetine muhtaç olunmuş durumda. Somut bir örnek vermek konuyu daha anlaşılırdır kılar sanırım. Eğer bir gün,  gece saatlerinde yüksek katlı bir apartmanda asansörden iniyorsanız, inme sırasında elektrikler kesiliyor da sizde iki kat arasında mahsur kalıyorsanız, sesinizi duyurma çabalarınıza karşın apartman sakinlerinden bir kişi dahi yardımınıza koşmuyorsa (ki bu yaşanmış bir hikayedir) artık ne komşuluktan, ne de insaniyetten orada bahsedilir.

Benim anlattığım bu iki örneğin ardından Çin’den aldığımız ucuz ve kalitesiz malların yanı sıra Doğu’nun kötü davranışlarını mı da artık alıyoruz sorusunu aklıma getirdi. Bazı insanlarımız insanlıktan yoksun kalmış, bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali, acil yardıma ihtiyaç insanların durumlarını bile umursamaz hale getirmiş.

Peki soru şu; Bizi bizden eden, insanlığımızdan yoksun bırakan nedir?

Düşünmemiz lazım…

Özgür DOĞAN

Gazeteci – Mühendis